23 Temmuz 2015 Perşembe

EBABİL Mİ? İBİL Mİ? FİL SURESİ TAYR KUŞ MU? UÇUŞAN BİR ŞEYLER Mİ

Fil Suresi

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla
1)      Rabbinin fillere eşlik eden orduya ne iş yaptığını gözünde canlandırmadın mı?
2)      Kurdukları düzeni bozmuştu değil mi?
3)      Üstlerine yoğun bir şekilde uçuşan[1] bulut kütleleri[2] göndermişti.
4)      Başlarına pişmiş çamurdan taş boşaltan bulut kütleleri[3]
5)      Sonunda Rabbin onları içleri yenmiş bitki kabuklarına[4] çevirmişti.

[1] طَيْر (tayr) çoğul anlamı taşıyan isimdir; tekili طائر (tâir) dir. Kenarı olup havada yüzen her şeye tâirdir. (Müfredat s.403). Kur’ân’da kuşa, iki kanadıyla uçan tâir” (En’âm 6/38) denir. Kuşlar anlamında izafetsiz olarak, elif lam’lı olarak الطَيْر (et-tayr) şeklinde kullanılmıştır. Bu âyette طَيْر (tayr), elif lamsızdır. Çünkü burada uçuşanlar kuş değildir.
[2] أبابيل, “arka arkaya, yığın yığın” demektir (el-Ayn c.2 s.191). Zeccâc’a göre طير أَبابيل  (tayrun ebâbîl) “şuradan buradan yığınlar halinde tayr (uçuşan nesneler)” anlamındadır. “Ard arda kümeler halinde tayr (uçuşan nesneler)” diyenler de olmuştur (lisan’ul-Arab c.4 s.508).
أبابيل (ebâbîl), ibil ile aynı köktendir. İbil’in kök anlamı, öbek öbek olma, ağır olma ve kapsamadır (Mekâyîs’il-luğa s.39). Bu üç anlamı bir arada bulunduran deve sürüsüne ibil denir. Kümeler halindeki develere (إبل مؤبّلة) denir (el-Ayn c.2 s.191). Ebu Hatim’e göre “şu kişinin ibili var” demek 100 devesi var demek olur (Mekâyîs’il-luğa s.40). Buna göre وأرسل عليهم طيرا أبابيل üzerlerine deve toplulukları gibi küme küme uçuşan nesneler gönderdi demek olur.
İbil, yağmur yüklü bulut anlamına da gelir (el-Kâmûs c.3 s.47). Arap dili bilginlerinden Müberred; “Hiç bakmazlar mı, ibil nasıl yaratılmış?” (Ğaşiye 88/17) âyetindeki ibil’e “büyük bulut kütleleri” anlamı vermiştir (Şevkânî, Feth’ul-Kadîr c.5 s.575). أبابيل (ebâbîl), ibil ile aynı kökten olduğu için Müberred’in tınımına göre (tayran ebâbîl) arka arkaya uçuşan kalın bulut kütleleri olur ve yanardağdan çıkan lav ve kül bulutlarını ifade eder. Zemahşerî, Arap şiirinde bulutların sıklıkla ibil’e (deve sürüsüne)  benzetilmesi sebebiyle mecaz olarak bulutlara ibil dendiğini ifade etmiştir (Keşşaf Tefsiri c.6 s.365).
[3] سِجِّيْلٍ (siccîl) çamurun pişirilmesiyle oluşan taş demektir; Farsça’dan Arapçaya geçmiştir. Siccîl, yanardağ patlamasıyla helak olan Lut kavminin üzerine de yağmıştır. İlgili âyetlerden bir kısmı şöyledir:
Lut (erkek misafirlerini gayrimeşru ilişki için isteyen erkeklere) dedi ki: “Bunlar benim konuklarım; onların yanında beni utandırmayın. Allah’tan çekinin de beni üzmeyin.”
Dediler ki; “el âlemin işine karışmanı yasaklamamış mıydık?”
Lut dedi ki, “Eğer yaklaşmak istiyorsanız, işte kızlarım...”
Senin hayatına yemin ederim ki onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. Gün doğarken büyük bir gürültüyle sarsıldılar.
Oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine siccîlden taşlar yağdırdık
Kalıntı arayanlar için bunda kesin belgeler vardır.
Orası bugün bir yol üzerinde durmaktadır.
Bunda inananlar için de kesin bir belge vardır. (Hicr 15/68-77)
Yanardağı patlatmakla görevli melekler İbrahim aleyhisselama uğramışlardı. İbrahim onlara:
“Asıl göreviniz nedir, ey elçiler? Diye sordu.
Biz, günaha batmış bir kavme gönderildik, dediler.
Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için
Rabbinin katından aşırı gidenler için damgalanmış taşlar. (Zariyat 51/31-34)
Cevheri siccîli, “cehennem ateşinde pişirilmiş taşlar” diye tanımlamıştır (es-Sıhah c.1 s.374). Bu taşlar, gerçekten de cehennemi andıran yanardağın içinde pişirilip fırlatılan taşlardır.
[4] عصف (asf) dane üzerindeki kabuğa denir (Mekâyîs’il-luğa s.777). Allah ashab-ı fili danesi yenmiş kabuk gibi içi boş yaptı (lisan’ul-Arab c.9 s.247). Demek ki lavlar, cesetlerin içini yakmış, dışını taşlaştırmıştır.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

KUŞ GİBİ BİR ŞEY YAPAR, ÜFLERDİN, O DA UÇUVERİRDİ

m
17.ve iz tahluku: ve yapmıştın, şekil vermiştin
18.min et tîni: nemli topraktan
19.ke: gibi
20.hey'eti: heykel, suret, şekil, biçim
21.et tayri: kuş
22.bi iznî: benim iznim ile
23.fe tenfuhu fî-hâ: sonra onun içine üflüyordun?
24.fe tekûnu tayran: böylece kuş oluyordu
25.bi iznî: benim iznim ile
26.ve tubriu: ve iyileştiriyorsun

KUŞ ŞEKLİ DEĞİL KUŞ ŞEKLİ GİBİ Bİ ŞEY

SÖZLÜKTEN TENFUHU (NEFHA)

nefha


  1. Güzel koku.
  2. Esinti.
  3. Flegmon.

güzel koku (nedir ne demek)


  1. (en) Lavender.    LAVANTA
  2. (en) Aroma.       AROMA
  3. (en) Fragrance.
  4. (en) Perfume.    PARFUM
  5. (en) Perfumery. PARFUMERİ

http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/koku-ile-tedavi.html (KOKUYLA TEDAVİ)
http://www.sabah.com.tr/fotohaber/yasam/kokuyla-tedavi/32731 (AROMA TERAPİ)
http://www.islamihayatdergisi.com/konular/detay/gzel-koku-ile-ruhani-tedavi-- (GÜZEL KOKUYLA RUHANİ TEDAVİ)


TAYR NE DEMEKTİ

[1] طَيْر (tayr) çoğul anlamı taşıyan isimdir; tekili طائر (tâir) dir. Kenarı olup havada yüzen her şeye tâirdir. (Müfredat s.403). Kur’ân’da kuşa, iki kanadıyla uçan tâir” (En’âm 6/38) denir. Kuşlar anlamında izafetsiz olarak, elif lam’lı olarak الطَيْر (et-tayr) şeklinde kullanılmıştır. Bu âyette طَيْر (tayr), elif lamsızdır. Çünkü burada uçuşanlar kuş değildir.
[2] أبابيل, “arka arkaya, yığın yığın” demektir (el-Ayn c.2 s.191). Zeccâc’a göre طير أَبابيل  (tayrun ebâbîl) “şuradan buradan yığınlar halinde tayr (uçuşan nesneler)” anlamındadır. “Ard arda kümeler halinde tayr (uçuşan nesneler)” diyenler de olmuştur (lisan’ul-Arab c.4 s.508).
TAYR: (C.: Atyâr-Tuyur) Kuş. * Uçmak (mânasına mastardır.)
TAYYARE = UÇAK
CAFERİ TAYYAR (cennete UÇAN CAFER)






PAPA KUŞ GİBİ YAPILMIŞ ŞEYİ ALIYOR,
KOR KOYUP ÜZERİNE TÜTSÜ MALZEMESİNİ KOYUYOR
TUTUŞMASI İÇİN İÇİNE ÜFLÜYOR veya NEFHA KOKU YAYIYOR
ELİNDEKİ ŞEYİ SALLAYARAK KUŞ GİBİ UÇURMAYA BAŞLIYOR
SONRA OLUŞAN TÜTSÜ KUŞ OLUP O DA UÇUVERİYOR
(KULLANILAN MALZEMELER GENEL OLARAK ANTİBİYOTİK MİKROP ÖLDÜRÜCÜ MALZEMELER)
VE HASTALARI İYİLEŞTİRİRDİN
8-
Talmud ve Siddur'da Listelenen on bir Baharat : Qetoret(Kutsal Tütsü)

İçerik
Miktar
Yoğunluğu %
1
ha'tzori — balsam
70 maneh
13.0%
2
ha'tziporen — onycha
70 maneh
13.0%
3
ha'chelbenah — galbanum (Kasnı otu sakızı)
70 maneh
13.0%
4
ha'levonah — frankincense (Buhur, Günlük)
70 maneh
13.0%
5
mor — myrrh (Mırra) (Balsam)
16 maneh
3.0%
6
ketzia — cassia (Çin Tarçını)
16 maneh
3.0%
7
shibolet nerd — spikenard (Hint sümbülü / Hint sümbülü yağı)
16 maneh
3.0%
8
kharkom — saffron (Safran)
16 maneh
3.0%
9
ha'kosht — costus
12 maneh
2.2%
10
k'lufah — aromatic bark (Aromatik ağaç kabuğu)
3 maneh
0.6%
11
kinnamon — cinnamon (Tarçın)
9 maneh
1.7%
A
Borit Karshina — lye (Kül suyu)
9 kab
14.3%
B
Yein Kafrisin — Cypress wine (Servi şarabı)
3 se'in/3kabin
16.8%
C
Melach Sedomit — Sodom salt (Sodom tuzu, Lut gölü)
1/4 kab
0.3%
D
Maaleh Ashan — Smoke producer (Duman üretici)
kol shehu
0.1%
E
Kipat HaYarden — Jordan amber (Ürdün kehribarı)
kol shehu
0.1%




İŞTE KUŞ GİBİ BİR ŞEY BÖYLE OLUR
SALLADIKÇA İÇİNE HAVA ÜFLENİYOR
VE O DA (YANİ ŞİFALI TÜTSÜ) UÇUVERİYOR

Mâide Suresi
110Hani Allah demişti ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben seni Allah'ın vahyi ile güçlendirmiştim. Yüksek mevkide olan biri olarak ve yetişkin biri olarak insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim.


Hani Benim iznimle/ bilgimle çamurdan; kilden (seramikten) kuş şekli gibi bir şey (Buhurdan) yapıyordun. Sonra da onun içine üflüyordun; aerosol oluşturuyordun, onlar da (hastalık yayan; aşılayan haşereler) Benim iznimle kuş oluveriyordu/çabucak gidiyorlardı. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle/ bilgimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle/ bilgimle sosyal ölüleri çıkarıyordun/ canlandırıyordun. Ve hani İsrail oğullarına apaçık kanıtlarla gelip de onlardan Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayanların: “Bu ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni onlardan korumuştum.


KUŞ GİBİ BİR ŞEY UÇUP DURUYOR

Bizim “şüphesiz ben, sizin için, çamurdan; kilden; seramikten kuş şekli gibi bir şey; “buhurdan (tütsülük”) tasarlarım” diye çevirdiğimiz ayetteki “tasarlarım” fiilinin tümleci ayetin orijinalinde yer almamış bu paragrafın söz akışı içinde okurun takdirine bırakılmıştır. Ayette “kuş figürü” kuş maketi” yaparım denilmeyip “kuş şekli, kuş figürü, kuş maketi gibi bir şey” yaparım denilmektedir. Ki burada İsa’nın kuş şeklinde kilden buhurdanlık yapıp, içerisine koyduğu baharata (…….) üfleyerek, çıkan duman ve koku ile sivrisinek, karasinek gibi göz hastalığı vs.ye neden olan böcekleri çevreden uzaklaştırdığı açıklanmaktadır. Bu gün mevcut olan seramik buhurdanların çoğunun kuş şeklinde olduğu aşikardır.
Yine ayette “feyekünü (oluverir)” fiilinin öznesi de yer almamış bu da söz akışından anlaşılmaya bırakılmıştır.
Ayetlerin lafzi manalarından anlaşılan bu gerçekler yakın zamanda deşifre edilen Esseniler’e ait Kumran yazıtlarıyla da teyit edilmektedir.34
HAKKI YILMAZ TEFSİRİNDEN

110-) İz kalellahu ya ‘Iysebne Meryemezkür nı’metiy aleyke ve alâ validetik* iz eyyedtüke Bi ruhıl kudüsi tükellimün Nase fiyl mehdi ve kehla* ve iz allemtükel Kitabe vel Hıkmete vetTevrate vel’İnciyl* ve iz tahlüku minet tıyni kehey’etit tayri Bi izniy fetenfühu fiyha fe tekûnü tayren Bi izniy ve tübriül ekmehe vel ebrasa Bi izniy* ve iz tühricül mevta Bi izniy* ve iz kefeftü beniy israiyle anke iz ci’tehüm Bil beyyinati fekalelleziyne keferu minhüm in hazâ illâ sihrun mubiyn;

 Hani Allâh şöyle dedi: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an… Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim… Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun… Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım)…


Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefh ediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun… Hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun… Hani İsrail oğullarını senden engellemiştim! Hani sen kendilerine delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: ‘Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil!'” (A.Hulusi meali)

110 – Allah buyurduğu vakit: ya Isâ İbn. Meryem sana ne validene olan nimetimi düşün, hani seni ruhul Kudüs ile müeyyed kıldım, nâsa kelâm söylüyordun hem beşikte hem yetişkin iken, ve hani sana kitabet, hikmet, Tevrat ve İncil öğrettim,

ve hani benim iznimle çamurdan kuş biçimi gibi tas(ar)lıyordun,
içine üflüyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu,

hem anadan doğma amayı ve abraşı benim iznimle iyi ediyordun,
ve hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun, ve hani senden Benî İsraîl’i def’ etmiştim, o vakit ki onlara o açık mucizeleri getirmiştin de içlerinden kâfirlik edenler şöyle demişti: bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil. (Elmalı meali)

İz kalellahu işte o zaman Allah diyecek ki; ya ‘Iysebne Meryem ey Meryem oğlu İsa ezkür nı’metiy aleyke ve alâ validetik hatırlasana ve annene bahşettiğim nimetimi, iz eyyedtüke Bi ruhıl Kudüs hani seni kutsal ruh ile desteklemiştim.

tükellimün Nase fiyl mehdi ve kehla İnsanlarla beşikte ve yetişkin bir adam olarak konuşuyordun. Ya da benim daha tercih ettiğim, doğru olduğunu sandığım bir mana ile, beşikte iken yetişkin biri gibi konuşuyordun.

ve iz allemtükel Kitabe vel Hıkmete vetTevrate vel’İnciyl Hani ben sana vahiy ve hikmet yüklü olduğu halde Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. ve iz tahlüku minet tıyni kehey’etit tayri Bi izniy hani sen benim iznimle çamurdan kuş maketi yapmış, fetenfühu fiyha fe tekûnü tayren Bi izniy ona üflemiş ve o da benim iznimle kuş oluvermişti.

ve tübriül ekmehe vel ebrasa Bi izniy Yine nasıl iznimle körleri ve cüzamlıları iyileştirmiş, ve iz tühricül mevta Bi izniy ve yine iznimle ölüleri ayağa kaldırmıştın.

Bu yukarıdaki sayılan ve İsa peygambere atfedilen o dönemde Hıristiyanların İsa peygamber için inandığı bu mucizelere biz bunlar hakkında daha geniş malumatı daha önce Alu İmran suresinin 49 – 50 – 51. ayetlerini işlerken vermiştik. Onun için ben oraya atıfta bulunarak geçiyorum burayı.

Şu unutulmamalı ki burada sayılan bu mucizeler o dönemde Hz. İsa’ya iman eden insanların onun için inandıkları.
Kur’an bunları yorum yapmadan veriyor.
Yani Kur’an ın bunları veriyor olması, bunların Hz. İsa için bir fiil vuku bulmuş olup olmamasına bir cevap teşkil etmez.
Sadece Kur’an muhatap aldığı biz Hıristiyan’ız diyen insanların inancındaki yamuklukları, terslikleri, bozuklukları düzeltmek için onların öncelikle inancını dile getiriyor, ama inançları içerisinde Tevhide aykırı olanları ayıklamaya başlıyor. O Nedenle de tabii ki o mucizelerin Hz. İsa’ya atfedilmelerinde hiçbir sakınca, ne sakınca olacaktır, hiçbir sakınca yoktur.

ve iz kefeftü beniy israiyle anke iz ci’tehüm Bil beyyinat Hani İsrail oğullarına hakikatin bütün delilleriyle geldiğinde sana zarar vermelerine engel olmuştum.

Allah ona verdiği nimetleri teker teker hatırlatıyor. Burada bir diyalog var. Hz. İsa ile Rabbi arasında bir diyalog, bir hatırlatma. Aslında bu hatırlatma Hz. İsa ile Rabbi arasında değil, bu Hz. İsa’ya inananlara dolaylı bir göndermedir. Yani sizin inandığınız insanın, sizin ona atfettiğiniz şirkle, sizin ona atfettiğiniz misyonla bir alakası yok. Dolayısıyla siz inandığınız insana olan sevginizi, ona olan kötülüğe dönüştürüyorsunuz. Sevgi ile cinayet işliyorsunuz. Birazdan  ne demeye geldiğini daha ayrıntılı olarak göreceğiz.

fekalelleziyne keferu minhüm in hazâ illâ sihrun mubiyn; Onlardan küfürde direnenler; Bu sihirden başka bir şey değildir demişlerdi bütün bu mucizeler için.

MUSTAFA İSLAMOĞLU TEFSİRİNDEN

İnsan üç unsurdan oluşur: Ruh, nefis ve beden. Ruh melekût alemine, nefis misal alemine, beden mülk alemine aittir. Bir başka adlandırmayla, Ruh âlem-i lâhuta, beden âlem-i nâsuta aittir. Nefis bu ikisine eşdeğer uzaklıktaki bir çevrim santralidir.
İlahi hayatın tecellileri ruha yansır. İnsan Allah’a ruhun kanatlarıyla yükselir, ruhun ayaklarıyla yürür. Ruhun kanatları kalp, ayakları akıldır. Ruh bedeni, hem doğrudan hem nefis aracılığıyla etkiler. Sevgi, korku, hüzün bu ilişki sayesinde yansır. “Psikosomatik” hastalıklar da böyledir. Melekler bu âleme aittir. İnsanla ilişkilerini ruh üzerinden sağlarlar.
Nefis, bir yönüyle ruha, bir yönüyle bedene bağlıdır. Hem ruhun, hem bedenin etkisi altında kalır. Bedendeki kimyasal değişimler nefis üzerinde etki yapar. Misal alemine ait olan rüyalar ruhtan bir yansıma (rü’ya saliha) olabileceği gibi, bedenden de bir yansıma olabilir (adğasu ahlam). Şeytanlar ve görünmeyen bir takım varlıklar bu aleme aittir.
Bedenle nefis ve ruh arasında, paralel ve çapraz ilişkiler vardır. Bu ilişkilerin bedenin hangi noktalarıyla kurulduğu konusunda sözün sonu gelmez. İrfan ehlinin “süveyda-yı derun” dediği, fizîkî kalbin (bir de metafizik kalp var) elektrik santrali sayılan “Aşof-Tawara Düğümü” bunlardandır. Buna akupunktur noktalarını, beyin (özellikle hipotalamus), kalp, mide ve ciğerde bulunan bazı bölgeleri, kan dolaşımı, sinir, solunum, sindirim ve lenf sistemlerini ve hassaten endokrin salgı bezlerini de dahil edebiliriz.
Bu sonuncusuna giren epifiz, konu başlığımız olan uyku ilahiyatının da nirengi noktalarından biridir. Epifiz, geçen yüzyılda körelmiş ve atıl bir salgı bezi olarak adlandırıldı. Evrimci teorinin dayanaklarından biri olarak sunuldu. Fakat, Descartes tarafından bedenle ruh arasındaki geçiş noktası olarak nitelenen epifizin, şimdilerde, hormonların kontrol merkezi olduğu anlaşıldı. İnsanın yaşadığı mistik hazlar, cezbeler, trans hali, letâifin çalışması, olağandışı bilinç sıçramaları ve psişik akım atlamalarında başat rol oynadığı anlaşıldı. Özellikle meditasyon ve yoga, tütsüler ve üzerlik bitkisi, mistik danslar ve müzikler, buhur ve ayin maksatlı içecekler arasındaki ortak nokta, bütün bu farklı unsurların epifiz bezini ya uyarması, ya da bu bezin salgıladığı hormonlara benzer sonuçlar uyandırmasıdır.
İşte bu nedenle, mistik tecrübeler yaşamak için Müslüman olma şartı yoktur. Ve yine bu nedenle, Mistik tecrübe ve manevi hazlar sadece ruhun nefisteki yansıması değildir. Bedenin nefisteki yansımalarıyla da benzer haz ve cezbeler yaşanabilir. Mesela epifizin salgıladığı melatonin, pinolin, dimetiltriptamin gibi hormonlar insana mistik zevk ve metafizik hazlar verirler. Eskiden bazı evlerin duvarlarını süsleyen üzerlik bitkisinde (Peganum Harmala) bulunan harmin ve harmalin maddesi, epifizin salgıladığı pinolinle aynı yapıya sahiptir. Epifiz bezinin düzenli faaliyette bulunması, sıkıntı, bunaltı, bunama, stres, kanser, yaşlanma, hipertansiyon ve bir dolu psikolojik rahatsızlığa karşı doğal bir koruma sağlamaktadır.
Uzmanların dediğine göre, insana “uykum geldi” dedirten şey, epifiz bezinin faaliyetidir. İlahi bir program gereği epifiz “gece” harekete geçer. Bazılarının uyku hormonu dediği “melatonin” salgılar. Göz kapaklarınızı size rağmen aşağı doğru çeken, işte bu hormondur. Fakat epifiz bezi çalışırken, aynı zamanda pinolin ve dimetiltriptamin gibi moleküller de salgılar. Bunlar, bedene sen dur deyip, onu misal alemine ve ruhani aleme açar.
Gece namazının hikmeti de, işte tam bu noktada ortaya çıkar. Aynı bez, bir taraftan uykuyu bir taraftan bedenin metafizik alemle ilişkisini zorlaştıran unsurları engelleyen kimyasalları salgılar. Ve bu bez en aktif haline gece saat 3 civarında ulaşır. Yani, uykunun en ağır hali, aynı zamanda insanın maneviyata da en yakın halidir. İşte imtihan sırrı da budur.
Manevi hazza ulaşmak için uykuyla savaşmak… “Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır… Evet, evet! Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır” ayetinin manası da bu olsa gerek. Allah’ın, Alemlere Rahmet olarak seçtiği Nebiye (ve onun şahsında tüm müminlere), daha peygamberliğinin ilk döneminde “Ey örtüsünün altına sığınan! Gecenin bir yarısında kalk!” emrini vermesinin nedeni buydu. Bu emirle zımnen şu söyleniyordu: Uykunu denetim altına al! Nefsinin sırtına bin ki, hayatın süvarisi olasın! Nefsinin denetiminden kurtulamayan biri, hayatın denetimini nasıl üstlenecektir? Ama, daha ilginç olanı bu ayetlerin devamında gelen Muzzemmil 6’dır: “Hani şu gece dirilişi var ya; işte o, hem insanın ta iliklerine işleyecek kadar etkili, hem de kavidir.” Gece Kur’an okuma, hem insanı, hem zamanı, hem de mekanı diriltmektir. Ayet bütün bu dirilişlerin tümünü içerir. Burada “okuma” emredilirken, İnsan 26’da “secde” ve “tesbih” emredilir.
Metinde “nâşiete’l-leyl” buyuruluyor: “Gece oluşu, gece dirilişi, gecenin varoluşu, gecenin yaratılışı, gece neşvesi (bu arada, “neş’e”nin de varoluşsal olduğunu öğrenmiş oluyoruz)”. Çok şey söylüyor bu ibare, ama yerimiz mahdut. 
Ya şu ayet: “Kendiliğinden bir armağan olarak, geceleyin uykunu bölüp namaz kıl; umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama yüceltir” (17:79) Bazıları “uykunu bölüp teheccüd namazı kıl” diye mana vermiş. Teheccüd kelimesi zaten, “uykuyu bölme” anlamını içerir. Son dönemlerde uyku özerine yapılan bir araştırmanın sonucu ilginçti: “Deliksiz uykunun daha dinlendirici olduğu tezi asılsız çıktı. Bölünmüş uyku daha çok dinlendiriyor.
Gece boyunca uyuyan, epifizin faaliyetlerinden sadece “uyku” ile ilgili olanından yararlanıyor. Gecenin “neşvesi/dirlişi” olan faaliyetleri ise, “israf” oluyor.

MUSTAFA İSLAMOĞLU 



PAPA HALKA DOĞRU KUŞ GİBİ BİR ŞEYİ SALLIYOR, SALLAMANIN ETKİSİYLE İÇE DOĞRU RÜZGAR(NEFES) OLUŞUYOR, VE TÜTSÜ/DUMAN/BUHAR OLUŞUYOR, O DA UÇUVERİYOR

u
u
إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
İz kâlellâhu yâ îsâbne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehlâ(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).
1.iz kâle: demişti
2.allâhu: Allâh (cc.)
3.yâ îsâ ibne meryeme: ey Meryem oğlu İsâ (as.)
4.uzkur ni'metî: nimetimi hatırla
5.aleyke: senin üzerinde
6.ve alâ vâlideti-ke: ve senin annenin üzerinde
7.iz eyyedtu-ke: o zaman seni desteklemiştim
8.bi rûhi el kudusi: Ruh'ûl Kudüs ile
9.tukellimu en nâse: insanlarla konuşuyorsun
10.fî el mehdi: beşikte
11.ve kehlen: ve yetişkin iken
12.ve iz allemtu-ke: ve sana öğretmiştim
13.el kitâbe: Kitap
14.ve el hikmete: ve hikmet
15.ve et tevrâte: ve Tevrat
16.ve el incîle: ve İncil
17.ve iz tahluku: ve yapmıştın, şekil vermiştin
18.min et tîni: nemli topraktan
19.ke: gibi
20.hey'eti: heykel, suret, şekil, biçim
21.et tayri: kuş
22.bi iznî: benim iznim ile
23.fe tenfuhu fî-hâ: sonra onun içine üflüyordun
24.fe tekûnu tayran: böylece kuş oluyordu
25.bi iznî: benim iznim ile
26.ve tubriu: ve iyileştiriyorsun
27.el ekmehe: doğuştan kör, âmâ
28.ve el ebrasa: ve alaca tenli
29.bi iznî: benim iznim ile
30.ve iz tuhricu: ve de çıkarıyordun
31.el mevtâ: ölüler
32.bi iznî: benim iznim ile
33.ve iz kefeftu: ve o zaman savmıştım
34.benî isrâîle an-ke: İsrail oğullarını senden
35.iz ci'te-hum bi: onlara getirdiğin zaman
36.el beyyinâti: beyyineler, açık deliller, apaçık belgeler
37.fe kâle: o zaman dedi
38.ellezîne keferû: kâfir olanlar (küfürde olanlar)
39.min-hum: onlardan
40.in hâzâ: bu ancak sadece
41.illâ sihrun mubînun: apaçık bir sihir


İmam İskender Ali Mihr: Allah (cc.) şöyle buyurmuştu; “Ey Meryem oğlu İsâ! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile desteklemiştim de beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben’im iznimle nemli topraktan kuş şeklinde heykel (suret) yapmıştın, sonra onun içine üflemiştin, böylece Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve, doğuştan kör olanı ve alaca tenliyi yine Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im iznimle ölüleri (diriltip, kabirden) çıkartıyordun. Ve onlara apaçık belgeler getirdiğin zaman İsrailoğullarının saldırısını senden savmıştım (seni kurtarmıştım). O zaman onlardan kâfir olanlar (küfürde olanlar); "Bu ancak, sadece apaçık bir sihirdir." demişlerdi.”
Diyanet İşleri: O gün Allah, şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, “Bu, ancak açık bir büyüdür” demişlerdi.
Abdulbaki Gölpınarlı: An o zamanı ki Allah ey Meryemoğlu İsa, hatırla sana ve annene verdiğim nîmetimi demişti, hatırla ki seni Rûh-ül-Kudüs'le kuvvetlendirdim de beşikteyken de insanlarla konuştun, olgunluk çağında da. Hani sana kitabı, hikmeti, Tevrât-ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani topraktan kuş şeklinde bir şey yapardın iznimle de ona üfürürdün, o da iznimle kuş olurdu ve anadan doğma körün gözünü açar, abraş illetine uğrayanı o illetten kurtarırdın iznimle ve hani ölüyü, iznimle mezardan çıkarmış, diriltmiştin. Hani, İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman onlardan kâfir olanlar, bu ancak açık bir büyü demişlerdi de ben seni kurtarmıştım onların elinden.
Abdullah Parlıyan: İşte o zaman Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Hatırla sana ve annene bağışladığım nimetleri. Seni nasıl kutsal ruh ile güçlendirerek, insanlarla beşikte ve yetişkin iken de konuşmanı sağladığımı, sana hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i ve kitabı öğrettiğimi. Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde birşey yapıyor ve içine üflüyordun da kuş oluveriyordu. Hem anadan doğma körü, alaca tenliyi benim iznimle iyileştirdiğini, yine benim iznimle, ölüleri kabirden diri olarak çıkardığını. İsrailoğullarına açık belgeler getirdiğinde, onların saldırılarını senden savdığımı, onlardan inkâra sapanların, “Bu açık bir sihirden başkası değildir” dediklerini.
Adem Uğur: Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler, "Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" demişlerdi.
Ahmed Hulusi: Hani Allâh şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an. . . Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim. . . Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. . . Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım). . . Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun. . . Hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. . . Hani İsrailoğullarını senden engellemiştim! Hani sen kendilerine delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: 'Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil!'"
Ahmet Tekin: Allah o zaman:
'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim bilgim planım dahilinde, benim irademle emsalsiz güzellikte çamurdan bir kuş planlayıp şekillendirebiliyor, ona üflüyordun. Benim bilgim dahilinde, benim irademle o bir kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alaca hastalığına yakalananı iyileştirebiliyordun. Ölülere benim bilgim dahilinde, benim irademle hayat verebiliyordun. Hani İsrâiloğulları’nın seni öldürmelerine engel olmuş, seni korumuştum. Kendilerine apaçık âyetler, mûcizeler getirdiğin zaman, içlerinden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler,
'Bu açıkça, aklı etki altına alan bir sihir, bir aldatmacadır' demişlerdi.
Ahmet Varol: Allah şöyle der: 'Ey Meryem oğlu İsa! Benim sana ve annene olan nimetimi an! Hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikteyken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey oluşturuyor, sonra içine üflüyordun ve o benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri diriltiyordun. Hani sen İsrailoğularına kuvvetli belgeler getirdiğinde onlardan inkar edenler 'bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir' demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.
Ali Bulaç: Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlardan inkâra sapanlar, "Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir" demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püskürtmüştüm."
Ali Fikri Yavuz: Allah o gün şöyle buyuracak: -Ey Meryem oğlu Îsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla. Hani, seni Cebrâil ile desteklemiştim de hem beşikte, hem de yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; hani sana yazı yazmayı, hikmeti (sağlam olan doğru sözü), Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim: hani benim iznimle çamurdan kuş biçimi yapıyordun, sonra içine üflüyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu; ve anadan doğma âmâ ile abraşı da benim iznimle hayata çıkarıyordun; hani senden İsrailoğullarını defetmiştim (seni öldürememişlerdi). Kendilerine açık mûcizeler getirdiğin zaman da, içlerinden küfre varanlar şöyle demişti: “- Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.”
Ali Ünal: İşte o gün Allah, şöyle buyurur: “Meryem oğlu İsa! Hem senin hem de annenin üzerindeki nimetimi hatırla: hani seni Ruhu’l Kudüs’le desteklemiştim de, beşikte iken de yetişkinliğinde de insanlarla konuşurdun. Ayrıca sana Kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Yine sen, Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar ve içine üflerdin de, Benim iznimle bir kuş oluverirdi; aynı şekilde Benim iznimle (anadan doğma) körü ve alacalıyı (cüzzamlı) iyileştirirdin; ve yine Benim iznimle ölüleri diri hale getirirdin. Bir vakit de, İsrail Oğulları’nın öldürme kastıyla sana uzanan ellerini geri çekmiştim: kendilerine (risaletinin ve getirdiğin Kitabın hak olduğunu gösteren) apaçık deliller ve mucizeler göstermiştin de, aralarında küfür içinde boğulup gidenler, ‘Bunlar, olsa olsa ancak apaçık birer büyü olabilir!’ demişlerdi.
Bayraktar Bayraklı: Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu Îsâ! Sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh/Cebrâil ile desteklemiştim; bu sayede sen beşikte iken yetişkin çağdaki insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı okuyup yazmayı, hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata getiriyordun. Hani İsrâiloğulları'nı seni öldürmekten engellemiştim; kendilerine apaçık deliller, mucizeler getirdiğin zaman, içlerinden inkâr edenler, ‘Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir' demişlerdi.”
Bekir Sadak: Allah, «Ey Meryem oglu Isa! Sana ve anana olan nimetimi an» demisti, «Seni Ruhul Kudus ile desteklemistim; besikte ve yetiskin iken insanlarla konusuyordun; sana Kitab'i, hikmeti, Tevrat'i ve Incil'i ogretmistim. Sen iznimle, camurdan kus gibi bir sey yapmis ona uflemistin de iznimle kus olmustu; anadan dogma koru, alacaliyi iznimle iyi etmistin. Oluleri iznimle diriltiyordun. Israilogullarina belgelerle geldiginde, onlardan inkar edenler, 'Bu apacik bir buyudur' demislerdi de Ben onlarin sana zarar vermelerini onlemistim.»
Celal Yıldırım: Allah (o gün) buyuracak ki: Ey Meryem oğlu İsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla ; hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim de beşikte ve yetişkin iken insanlara konuşuyordun ; hani sana kitab'ı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve incil'i öğretmiştim ve sana, benim iznimle çamurdan kuş biçiminde (şekil) yapıp ona üflemiştin, o da benim iz nimle kuş oluvermişti. Bir de anadan doğma körü, alaca tenliyi benim iznimle iyileştirmiştin; hani ölüleri de benim iznimle kabirden diri olarak çıkarıyordun ve İsrail oğulları'na açık belgeler (mu'cizeler) getirdiğinde onların (saldırısını) senden savmıştım ; onlardan inkâra sapanlar, «bu açık bir sihirden başkası değildir» demişlerdi.
Cemal Külünkoğlu: Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti (eşyanın hakikatini anlamayı), Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle kabirden diri olarak çıkarıyordun. Hani kendilerine (İsrailoğullarına) apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler: “Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir” demişlerdi de o vakit İsrailoğulları'nın (seni öldürmelerine) mani olmuştum.
Diyanet İşleri (eski): Allah, 'Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an' demişti, 'Seni Ruhul Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu; anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkar edenler, 'Bu apaçık bir büyüdür' demişlerdi de Ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.'
Diyanet Vakfi: Allah o zaman şöyle diyecek: «Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler, «Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir» demişlerdi.
Edip Yüksel: ALLAH diyecek ki: Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene bağışladığım nimetimi hatırla. Seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; böylece beşikteyken de yetişkin iken de halkla konuşuyordun. Sana kitabı, bilgeliği, Tevratı ve İncili öğretmiştim. İznimle balçıktan kuş heykeli yaratıyordun ve ona üfleyince de iznimle kuş oluveriyordu. Körü ve cüzzamlıyı iznimle iyileştiriyordun. Yine benim iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrail oğullarına apaçık kanıtlar götürmene rağmen, içlerindeki inkarcılar, 'Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil,' demişlerdi de seni onlardan kurtarmıştım.
Elmalılı Hamdi Yazır: Allah buyurduğu vakıt: ya Isâ ibni Meryem sana ve validene olan ni'metimi düşün, hani seni ruhulkudüs ile müeyyed kıldım, nâsa kelâm söyleyordun hem beşikte hem yetişkin iken ve hani sana kitabet, hikmet, Tevrat ve İncil öğrettim ve hani benim iznimle çamurdan kuş biçimi gibi taslayordun, içine üfleyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu, hem anadan doğma a'mayı ve abraşi benim iznimle iyi ediyordun ve hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun ve hani senden Benî İsraîli def' etmiştim, o vakıt ki onlara o açık mu'cizeleri getirmiştin de içlerinden kâfirlik edenler şöyle demişti: bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil.
Elmalılı (sadeleştirilmiş): Allah o günde şöyle buyuracak: «Ey Meryem oğlu İsa, sana ve anana olan nimetimi düşün; hani seni Cebrail ile destekledim, insanlarla hem beşikte hem de yetişkin iken konuşuyordun; sana yazı yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Hani Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde birşey yapıyordun, içine üflüyordun da Benim iznim ile bir kuş oluveriyordu; anadan doğma körü ve abraşlıyı Benim iznimle iyi ediyordun; hani ölüleri Benim iznimle diriltiyordun ve hani İsrailoğullarına açık delillerle geldiğinde, onlardan inkar edenler: «Bu apaçık bir büyüden başka birşey değildir.» demişlerdi de, seni onlardan kurtarmıştım.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Allah şöyle diyecektir: «Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l- Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: «Bu ancak apaçık bir sihirdir» dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.
Gültekin Onan: Tanrı şöyle diyecek : "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim; beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı ve alacalıyı iznimle iyileştiriyordun. (Yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrail oğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlardan küfredenler "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değil" demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püskürtmüştüm.
Harun Yıldırım: O zaman Allah buyuracak ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani ben seni Ruhu’lKudüs ile desteklemiştim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıyordun, ona üfürüyordun da iznimle bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Yine benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani kendilerine apaçık mucizelerle geldiğinde İsrailoğullarını senden çekmiştim de onlardan kâfir olanlar: “Bu apaçık bir sihirdir!?” demişlerdi.”
Hasan Basri Çantay: Allah o zaman şöyle diyecek: «Ey Meryem oğlu İsâ, hem senin üzerindeki, hem ananın üzerindeki (bunca) ni'metimi hatırla. Hani ben seni Cebrail ile desteklemişdim. Beşikde iken de, yetişgin iken de sen insanlara söz söylüyordun. Hani sana kitabı (yazı yazmayı), hikmeti, Tevrâtı, İncili öğretmişdim. Hani benim iznimle çamırdan bir kuş suretinin benzerini tasarlıyordun, içine üfürüyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Hem anadan doğma körü, abraşı da yine benim iznimle iyi ediyordun. Hani ölüleri benim iznimle (hayaata) çıkarıyordun, hani İsrail oğulları (nın elini) senden çekmişdim (de seni öldürememişlerdi). Kendilerine apaçık mu'cizeler getirdiğin zaman da içlerinden o küfredenler: «Bu, aşikâr bir büyüden başkası değildir» demişdi.
Hayrat Neşriyat: O zaman Allah şöyle buyuracak: 'Ey Meryemoğlu Îsâ! Sana ve annene olan ni'metimi hatırla!Hani sana Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) ile kuvvet vermiştim; beşikte iken de, yetişkin hâlde de insanlarla konuşuyordun. Ve hani sana yazı yazmayı, hikmeti, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretmiştim. Hem o zaman ki iznimle çamurdan kuş şekli gibi (bir şey) yapıyor, sonra içine üflüyordun da iznimle bir kuş oluyordu (ve) yine iznimle (anadan doğma) a'mâyı ve (teni)alacalı olanı iyileştiriyordun. Yine o vakit iznimle ölüleri (kabirlerinden dirilmiş olarak)çıkarıyordun.Bir zaman da (seni öldürmek isteyen) İsrâil-oğullarını senden def' etmiştim; hani kendilerine apaçık delillerle gelmiştin de içlerinden inkâr edenler: 'Bu, apaçık sihirden başka bir şey değildir’ demiş(ler)di.'
İbni Kesir: Hani Allah; Ey Meryem oğlu İsa; senin ve ananın üzerindeki nimetimi hatırla, demişti. Hani seni, Ruh'ül-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlar la konuşuyordun. Hani sana; kitabı, hikmeti Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani sen; Benim iznimle çamurdan kuş gibi bir şey yapıyordun da içine üflüyordun ve Benim iznimle kuş oluyordu. Hani sen; anadan doğma körü ve abraşı Benim iznimle iyi ediyordun. Hani; ölüleri Benim iznimle diriltiyordun. Ve hani, İsrailoğullarını senden çekmiştim, kendilerine apaçık ayetler getirdiğin zaman içlerinden küfredenler; bu apaçık bir büyüdür, demişti.
Kadri Çelik: Hani Allah şöyle demişti: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an. Hani seni Ruh'ul Kudüs ile desteklemiştim de beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşmuştun. Hani sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yaratmış ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma körü ve alacalıyı iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle diriltmiştin. Hani İsrail oğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan küfre sapanlar, “Bu apaçık bir büyüdür” demişlerdi de ben onları senden savmıştım.”
Muhammed Esed: İşte o zaman Allah şöyle diyecek: "Ey İsa, ey Meryem oğlu! Hatırla sana ve annene bağışladığım nimetleri, seni nasıl Kutsal Ruh ile güçlendirerek insanlarla beşikte iken ve yetişkin bir adam olarak konuşmanı sağladığımı; ve nasıl sana Tevratı ve İncili ihtiva eden vahiy ve hikmeti öğrettiğimi; nasıl Benim iznimle çamurdan, (sana uyanların) kaderini şekillendirdiğini ve sonra bunun Benim iznimle (onların) kaderi olabilmesi için ona üflediğini; ve nasıl iznimle körleri ve cüzamlıları iyileştirdiğini ve ölüyü ayağa kaldırdığını; sen İsrailoğullarına hakikatin bütün kanıtları ile geldiğinde ve onlardan hakikati inkara şartlanmış olanların, "Bu aldatmacadan başka bir şey değildir!" dedikleri zaman onların sana zarar vermelerine nasıl mani olduğumu.
Mustafa İslamoğlu: İşte o zaman Allah diyecek ki: "Ey Meryem oğlu İsa: sana ve annene bahşettiğim nimetimi hatırla! Hani, seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; insanlarla beşikte iken de erişkin iken de konuşuyordun! Hani, Ben sana vahyi ve hikmeti; yani Tevrat ve İncil'i talim ettirmiştim! Hani sen Benim iznimle çamurdan kuş maketi yapıyor, ona üflüyor ve o da Benim iznimle kuş oluveriyordu. Ve nasıl iznimle körleri ve cüzzamlıları iyileştiriyor ve yine iznimle ölüleri ayağa kaldırıyordun! Hani sen İsrailoğullarına hakikatin bütün delilleriyle; yani onlardan nankörlükte ısrar edenler "Bu sihirden başka bir şey değildir" dedikleri zaman, sana zarar vermelerine mani olmuştum!
Ömer Nasuhi Bilmen: O zamanı ki Allah Teâlâ buyurdu: «Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin üzerine ve validenin üzerine olan nîmetimi zikret, o zamanı ki, seni Rûhu'lKuds ile teyid etmiştim, sen beşikte iken de yetişkin iken de insanlara söz söylüyordun. O zamanı ki, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı, ve İncil'i öğretmiştim ve o zamanı ki, benim iznimle çamurdan kuş heyeti gibi birşey tasvir ediyor da içine üfürüyordun, benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Anadan doğma körü, vücudunda beyaz beyaz lekeler bulunan kimseyi de Benim iznimle iyi ediyor idin. Ve o zamanı ki, ölüleri Benim iznim ile (hayat sahasına) çıkarıyordun. Ve o zamanı ki İsrailoğullarını senden defetmiştim, onlara açık mûcizeler ile geldiğin vakitte ki, onlardan kâfir olanlar, 'Bu apaçık bir büyüden başka değildir' demiş idi.»
Ömer Öngüt: Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Seni kudsî ruh ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor ve ona üflüyordun, benim iznimle hemen kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman, onlardan inkâr edenler: 'Bu apaçık bir büyüdür. ' demişlerdi de, ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim. ”
Şaban Piriş: Allah der ki: -Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikteyken de yetişkinken de insanlarla konuşuyordun. Sana, Kitabı, hikmeti, Tevratı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznim ile çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış, sonra da ona üflemiştin de, o da benim iznim ile kuş oluvermişti. Yine benim iznim ile körü ve alacalıyı iyileştiriyor, iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrailoğullarının elini senin üzerinden çekmiştim. Onlara belgeleri getirdiğinde, Onlardan inkarcı olanlar: -Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir, demişlerdi.
Sadık Türkmen: O gün Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’lKudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani sana Kitabı, Hikmet’i, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle, çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da, içine (onun için yarattığım ruhtan) üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluveriyordu. Yine Benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani Benim iznimle ölüleri de (hayata) döndürüyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, Ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler; “Bu ancak açık bir büyüdür” demişlerdi.
Seyyid Kutub: Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla” demişti. “Seni Cebrail ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Sen izninle çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına mucizelerle geldiğinde, onlardan küfredenler: ‘Bu apaçık bir büyüdür’ demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.”
Suat Yıldırım: Allah o gün buyuracak ki: "İsa! Hem senin, hem annenin üzerinizdeki nimetimi iyi düşün! Düşün ki: Ben Seni Ruhu’l-kudüsle desteklemiştim. Sen beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşmuştun. Ben sana kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Sen, Ben’im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, ona üflüyordun; o da Ben’im iznimle kuş oluveriyordu. Düşün ki: Sen Ben’im iznimle anadan doğma âmanın gözünü açıyor, abraşı da iyileştiriyordun. Düşün ki: Sen Ben’im iznimle ölüleri kabirden diri olarak çıkarıyordun. Hani Ben İsrailoğullarının şerlerini (öldürme kasıtlarını) senden defetmiştim. Kendilerine apaçık deliller, mûcizeler getirdiğin zaman da onların kâfirleri: "Bu besbelli bir büyüden başka bir şey değil!" demişlerdi.
Süleyman Ateş: Allâh demişti ki: "Ey Meryem oğlu Îsâ, sana ve annene olan ni'metimi hatırla, hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitabı, hikmeti, Tevrât'ı ve İncil'i öğrettim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun, benim iznimle kuş oluyordu; anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun; benim iznimle ölüleri (diriltip kabirlerden) çıkarıyordun ve İsrâil oğullarını da senden savmıştım; hani sen onlara açık deliller getirdiğin zaman, içlerinden inkâr edenler: "Bu açık bir büyüden başka bir şey değil!" demişti.
Tefhim-ul Kuran: Allah şöyle diyecek: «Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlardan küfre sapanlar, «Şüphesiz bu apaçık bir sihirdir» demişlerdi (de) İsrailoğullarını senden geri püşkürtmüştüm.»
Ümit Şimşek: O zaman Allah, Meryem oğlu İsa'ya 'Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla,' buyurur. 'Hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Sen beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşurdun. Hani Ben sana okuma yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani Benim iznimle çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerdin de, Benim iznimle o bir kuş oluverirdi. Yine Benim iznimle anadan doğma körlerin gözlerini açar, abraşı iyileştirirdin. Yine Benim iznimle ölüleri diriltirdin. Hani, sen İsrailoğullarına deliller getirdiğin ve onların kâfir olanları 'Bu düpedüz büyü' dedikleri zaman onların elinden seni kurtarmıştım.

Yaşar Nuri Öztürk: Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, küfre sapanları şöyle deyivermişti: "Açık bir büyüden başka bir şey değil bu."
u
u